ÇOCUKLU AİLELER İÇİN CAPE TOWN REHBERİ

Neden hiç kimse çocuklu bir ailenin tüm fertlerinin keyif alacağı o şehirden bahsetmiyor? Cape Town, çocuklarla seyahat etmek için mükemmel bir şehir. Elbette beklentiler herkese göre değişir, ancak burada beklediğinizden fazlası var. Şimdi, çocuklarla Cape Town Rehberini açalım.

Seneler önce havaalanında karar değiştirmemizle, Güney Afrika’nın bu güzel şehrine uçuşumuz üzerinden 8 sene geçmiş. O zaman çocuksuz, rahat, bir şehri dibine kadar keşfedebilme ateşiyle yanan yeni evli bir çifttik. Dolayısıyla Cape Town’a gelince neler yapılması gerek listesine bol bol tik atabildik. Şehir ile ilgili genel bilgileri, ‘Dünyanın Dibi Cape Town‘ yazısından okuyabilirsiniz. Buna ek, 2015’te yaptığımız turda, nerelere gittik, hangi noktaları tikledik diye merak ederseniz de ‘Cape Town’da Bir Hafta‘ yazısı orada duruyor.

Ne istediğinize bağlı olarak bir tur alabilir, kendi turunuzu yukarıdaki yazıdan yararlanarak oluşturabilirsiniz. Bu yazı bunlara ek, çocuklarla daha keyifli ve rahat bir tatil için bir rehber niteliğinde olacak. Çünkü iddia ediyorum ki dünyanın diğer ucundaki bu şehir, küçük bir çocukla çıkacağınız tatil için en doğru seçim olacak.

Çocukla Cape Town

CAPE TOWN’DA ULAŞIM SEÇENEKLERİ

Uber: Şehir içini yürümek dışında dolaşmanın en mantıklı seçeneklerinden biri. Araç park yeri aramak veya doğru otobüsü bulma zahmetine girmeden, uygulama ile bir Uber çağırıp rahatça şehri gezebilirsiniz. Eğer pusette oturmaktan keyif alan veya yürümekte sorun yaratmayan bir çocuğunuz varsa, merkezde birçok yerin yürüme mesafesinde olduğunu da unutmayın.

My CitiBus: Şehri dolaşmanın en uygun yollarından biri. Merkezdeki ana istasyonlardan bir bilet alıp gün boyu kullanabilirsiniz. Kırmızı ve Mavi iki hat var. Gezmek istediğiniz bölgeye göre duraklarda inip, yine aynı biletle ve bir sonraki gelen otobüs ile tura devam edebilirsiniz. İn, gez, bin ve devam et..

Araç Kiralama: Sağdan mı gidiyorduk, soldan mı diye şaşkınlık yaşamayacaksanız, trafiğin soldan ilerlediği şehirde çocukla birlikte olabilecek en konforlu seçim. Cape Town’da araç kiralama çok yaygın ve oldukça güvenilir. Yeter ki doğru firmalarla, yaptığınız sözleşmenin içeriğinden emin olun. Kesinlikle aldığımız en doğru karardı. Ters trafik sizi çok korkutmasın, birkaç saat içinde direksiyonun sağda olmasına alışıyorsunuz.
Avis, Europcar, First Car, Rentalcars gibi seçenekler var. Hepsinin direkt havaalanına bağlantısı olan ofisleri var. Uçaktan inip, araç kiralama tabelalarını takip ederek ofislere ulaşabilirsiniz. Burada tavsiyelerimize kulak vermeniz önemli. Birincisi, mümkünse aracınızı önceden, internet siteleri aracılığıyla kiralayın. İşlemleri ofiste yapın. İkincisi sigortaya dahil edilen açıklamaları dikkatlice okuyun. Cape Town güvenli bir şehir olsa da halkın bir bölümü oldukça fakir. Ve arabanızda açıkta, görünür halde bıraktığınız çanta veya değerli eşyalarınızı almak için camı kırmaktan geri kalmayabilirler. Sigortadan tasarruf edeyim diye düşünüp, aracın cam masrafını ödemek zorunda kalmamak için, sigortanızı herşey dahil olan tam sigorta yapmanızı tavsiye ederim. Ve elbette, çocuk koltuğu dahil etmeyi unutmayın. Bu ek bir ücrettir ve trafiğin tersten aktığı bu şehirde kesinlikle elzemdir.

ÇOCUKLA KONAKLAMANIN EN ŞAHANESİ

Sakın sakın, çok önemli bir gerekçeniz yoksa (ne gibi bir gerekçe olabilirki) otel seçeneği ilk seçeneğiniz olmasın. Bu şehirde, her bütçeye uygun öyle güzel evler var ki, aklınız durur. İsterseniz şehir merkezinde, popüler olan mahallerde küçük bir ev kiralayıp, iki sokak arkadaki fırından kruvasanınızı almak için çıkın, ister bizim gibi şehrin banliyölerinde şirin bir kulübe kiralayıp her sabah okyanusa koşun. Bu tatilden beklentiniz neyse, buna uygun bir bölge seçip araştırmaya başlayın. Görmek istediğiniz yerlerin listesiyle konum belirlemek çok mantıklı. Ayrıca airbnb’yi daha önce hiç kullanmadıysanız, doğru evi bulmakla ilgili ipuçlarını içerek İdeal Airbnb Evi Bulma yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Cape Town’da görülecek noktalar çok dağınık. Bu yüzden merkezde olalım diye bir kaygı yok. Biz hem doğanın keyfini çıkartmak, hem farklı deneyimler yaşamak, hem de sanki burada da bir evimiz varmış gibi hissetmek için bir sahil banliyösünden kulübe kiraladık. 2 odalı, alarmı ve otoparkı olan, aynı zamanda da müthiş bir okyanusa manzarası olan bir kulübe. Gittiğimiz dönem, Cape Town’ın kışa girdiği daha serin bir ay olan Mayıs ayıydı. Dolayısıyla bu, daha az turist, daha rahat rezervasyon, hatta daha ucuz konaklama demek. Akşamları hava oldukça soğuduğu için evde bir ısıtıcı veya soba olmasına dikkat ettik.

ELEKTRİK KESİNTİLERİ

Cape Town’da hala yük atma adı verilen elektrik kesintileri uygulanıyor. Bu karartmaların saatlerini önceden duyuran bir uygulama mevcut. İsmi: ESP Loadshedding. Evinizi kiraladığınız bölgeyi veya otelin bulunduğu adresi yazıp o gün hangi saat aralığında elektrik kesintisi olacağını kontrol edebilir, buna göre günü planlayabilirsiniz. Biz bu kesintilerin olduğu saatlerde çoğunlukla yola çıktık veya kesinti biteceği zamanlarda eve dönüş yaptık. Hatta daha da ileri giderek bunu fırsata çevirip akşam yemeklerimizin bir kısmını mum ışığı eşliğinde romantize ettik. Evlerin tamamında yeteri kadar ışıldak veya mum mevcut. Size düşen, onları düzenli şekilde şarj etmek.

Ayrıca birçok evde ocak gaz ile çalışıyor ve sıcak su akmaya devam ediyor. Bazısında internet hattı başka bir elektrik hattına bağlı olduğundan veya küçük bir jeneratör kullandığından hayatınıza devam etmek kolaylaşıyor. Bu şekilde yemek yapmaya devam edebilir, duş alabilir veya online çalışabilirsiniz. Ve elbette odun şöminesini yakıp keyif yapmak için hiçbir engel yok.

Çocuklarla Hangi Bölgede Kalalım?

Çocuklarla çıkılan bir tatilde yemeği keyifle yeyip, birbiriyle sohbet edebilen kaç kişiyiz? Cape Town’da merkezden uzaklaştıkça her şey daha da güzelleşiyor. Örneğin şarap çiftlikleri artıyor, restoranların alanları büyüyor. Bu demek oluyor ki çocuklar için alan da artıyor. Camps Bay, Constantia, Hout Koyu, Noordhoek, Fish Hoek merkezden daha güneye inerken değerlendirebileceğiniz bölgeler. Tahmin ettiğiniz gibi güneye indikçe nüfus azalıyor. En güneydeki kasabadan (Fish Hoek) merkeze uzaklığınız en fazla 35 dakika sürer.

Bir de şarap çiftliklerinin büyükçe alanlara yayıldığı başka bir bölge daha var. Güney Afrika’nın Western Cape eyaletinde, Cape Town şehir merkezinin yaklaşık 45 km doğusundaki Stellenbosch Kasabası. Burada, irili ufaklı, çoğu birinci sınıf üretim yapan yüzlerce şarap çiftliği var. Yine çoğunda şarap tadımı yapılabildiği gibi, kendi restoranı da var. Ve bilin bakalım bu çiftlikler yalnızca şarap sever anne babaları, neneleri dedeleri düşünmekle kalmamış, çocuklar için de farklı alanlar yapmışlar. Bunlardan bazılarını aşağıda belirteceğim. Bu yüzden seçiminize bağlı, konaklama için, bu bölgede seçenek olabilir. Buradaki evleri biraz daha büyük, müstakil tatil evleri gibi düşünebilirsiniz. Merkeze uzaklığınız, kendi aracınızla yaklaşık 40 dakika olur.

Canım, Noordhoek Mahallesi


Bizim konaklamak için tercih ettiğimiz bölge, Noordhoek. Chapman’s Peak dağlarının eteklerinde ve upuzun uzanan tertemiz bir plajı var. Sabah kısacık bir yürüyüşle Noordhoek Plajı‘na ulaşabilirsiniz. Burada çocukların rahatlıkla oynayabileceği bir lagün ve tırmanmak için bolca kaya var. Etrafta köpeklerini gezdiren insanlara ve üniformaları ile sahilde temizlik yapan görevlilere rastlayabilirsiniz. Sabah yüzünü Atlantik sularında yıkayanları saymıyorum.

Bölge en çok at çiftlikleriyle biliniyor. Dolayısıyla sabah biraz hamurişi almak için sokaklara çıkarsınız, atına binmiş kahve almaya giden mahalle sakinleriyle günaydınlaşabilirsiniz. :)) Ve bir sabah çocuklarla at tarlalarından birine yürüyüp atlara havuç verebilir, onları sevebilirsiniz. Bundan daha basit ama daha eğlenceli, daha çabasız ama daha bulunmaz bir aktivite ne olabilir, söyleyin? Bununla birlikte bahçelerde ve diğer kamusal alanlarda dolaşan domuzlar, tavuklar, inekler, tavşanlarla, çocukların doğayla daha yakın ilişki kurabileceği daha iyi bir yer yok. Bu mahalle ile ilgili hakkı olan ayrıntıyı, Noordhoek yazısından okuyabilirsiniz.

UĞRAMANIZ GEREKEN DİĞER YERLER

Imhoff Farm

Eşsiz bir manzaraya sahip, güzel yiyecekler, benzersiz butikler, şarap dükkanları ve içinde birçok hayvanı barındıran bir ağıl bulunan çiftlik. Çocuklar ve aileler için her şey düşünülmüş. Çocuğunuz ağıldaki hayvanları besleyebilir veya iyi tasarlanmış oyun alanında eğlenebilir. Cazip yiyeceklerin, Hout Körfezine veya Noordhoek sahiline bakarak servis edildiği Blue Water Cafe, pazartesi günleri kapalı. Nefes kesici dağ manzarasına karşı yemeğimizi yerken, bizim oğlan restoranın kurumuş bir ağaçtan dönüştürülen parkında dakikalarca oynadı. Çünkü onun da önünden atların yürüdüğü muhteşem bir manzarası vardı.

Slangkop (Kommetjie Lighthouse)

Evimizin manzarasından akşamları bir yıldız gibi parlayan deniz fenerini görünce, ‘aaa şurada bir deniz feneri varmış, gidip onu yakından görelim.’ dediğimiz ve bize sürprizler yapan bölge. Kommetjie kasabasında, ingilterede üretilmiş dökme demirden oluşan bu deniz fenerine turlar da yapılıyormuş. Biz buna katılmadık ama hemen bulunduğu yerden, kıyı boyunca ahşap patikaların uzandığı sahilde yürüyerek güneşi batırdık. Burası pitoresk, çarpıcı bir doğal çevreye ve nefes kesici bir okyanus manzarasına sahip. İyi ki güneş batmadan 15 dakika önce, termosta kahvemizle aracımızı buraya sürmüşüz. Özellikle ben buradan öyle etkilendim ki, dünyada sayılı kalan gerçek bir deniz feneri bekçisiyle tanışabilmenin hayalini kurdum. Evet, fener otomatik olsa da, hala bir deniz feneri bekçisi tarafından yönetilen dünyadaki birkaç deniz fenerinden biri.

Spier Wine Farm

Stellanbosch’daki tarihi 1692’lere dayanan en eski şarap çiftliklerinden biri olsa da burayı ziyaret etmekteki amaç şarap tadımından çok sunduğu diğer aktivitelerle ilgilidir. Geniş bahçelerinde sunulan kır pikniğindeki yiyecekler, kendi ürettikleri veya çevredeki çiftçiler tarafından yetiştirilen malzemelerle hazırlanmıştır. İnsanlara çevre bilincini yerleştirmeye amaçlamış bir dizi programa da ev sahipliği yapar. Sürdürülebilirliğe olan bağlılığı ile tanınmış bu çiftlik, Koruma Şampiyonu ünvanına layık görülmüş aynı zamanda misafirlerine konaklama sunan bir aile işletmesi.

Buradaki şarap arazisinde Segway turlar yapılıyor. Hepsinin yanında inanılmaz bir doğal kuş çeşitliliğine sahip. Arazide dolaşırken sık sık bir kartalla karşılaşabilirsiniz.

Hepsi tamam, peki çocuklar?

Siz şarap tadımı yaparken, 2-12 yaş arası çocuklara bakım hizmeti veren bir odaları var. Çocuklar da kendi aktivitelerini yapabilir ve sonunda birkaç çeşit üzüm suyu tadımı yapabilirler.

Aynı zamanda açık bir oyun alanı var ki, şahane! İsmi Elemental Play Garden. İsminden de anlaşılacağı üzere dört unsuru temsil eden bölümlere ayrılmış. Ateş, su, hava ve toprak. Yerli bitkiler, yerel zanaatkarlar ve malzemeler kullanılarak tasarlanmış bu oyun bahçesinde her şey güvenli. Su, arıtılmış temiz su. Böylece çocuğunuz ayakkabılarını çıkartıp su kanalının içinde koşmak isterse, sıçrayan suları dert etmeyin. İçinde Fibonacci Dizisini simgeleyen spiral bir su yolu var. Doğada birçok desenin (mesela deniz kabuğu veya bir çiçeğin taç yaprakları gibi) bu kuralı takip etmesine vurgu yapar.

Blaauwklippen

Tarihi yine 1682 yıllarına dayanan çok eski bir şarap üretim çiftliği. Stellenbosch’un güzel manzarasına karşı sıcacık bir ev hissi veriyor. Yeniden gitsem burası için daha özenli bir plan yapmak isterdim. Hafta sonları, sabah 10’dan akşam 4’e kadar, mevsimsel ve yerel gıdanın sunulduğu bir aile pazarı kuruluyor. Küçük üreticilerden gelen peynir, zeytin ve taze pişmiş ekmekler tadarken, moda ve mücevher tezgahlarına göz atabilirsiniz. Burada güzel kahve satın alabileceğiniz bir Deli ve hemen önündeki açık alanda kahvenizi yudumlayabileceğiniz ahşap bank ve masaların olduğu bir çocuk oyun alanı var. Ağaçların altında, öğleden sonra güneşini hissetmeyeceğiniz, tatlı bir ortam.

Yine Blaauwklippen içinde heyecanlı çocuklar için tasarlanmış bir bisiklet parkuru mevcut. Bizim burası ile tanışmamıza sebep olan etkinlik aslında bu. Dilerseniz buradaki boy boy bisikletlerden kiralayabilir ya da kendi bisikletinizi kullanabilirsiniz. Onun için de ufak bir ücreti var. Biz dünyanın bir ucuna kendi bisikletimizi de götürdüğümüz için, yalnızca kask rica ettik. Bakın, bu parkurun mutlu etmeyeceği bir çocuk tanımıyorum. Yalnızca izlemekle bile nasıl keyif dolduğumu tarif edemem. Çünkü her konunun arkasında büyükçe bir manzara yatıyor :))

Boulders Beach

Simon’s Town’daki bu sahili istila eden minik Güney Afrika Penguenlerinden hatırlarsınız. Hani şu dizi dizi kayaların üzerinde gezen, bir anda arkanızda beliren bacaksızlar. Bu şehre ilk geldiğimizde tabii ki tura burayı da dahil etmiştik. Ve her turist gibi sahile girilen kapıdan biletimizi alıp, ahşap izleme teraslarında ilerleyerek bu küçük dostlarımızı seyre dalmıştık. Kıdemli bir gezgin olarak bu sahildeki kumlara ayak basabilmenin yöntemini öğrenmiş şekilde, oğlum ve sevgilimle o ahşap izleme yolundan sapmadan, az ilerideki küçük kapının ardındaki yoldan yürümeye devam etmemiz gerektiğini bilerek, kendimizi Boulders Beach’in serin kumlarında bulduk.

Bulut, 16 derecelik Atlantik sularında deniz kabuğu toplarken ben kuma bir havlu serip oturdum. Güneş, mayoyla oturabileceğimiz kadar ısıtıyordu ama su.. buz gibiydi. Derken çevremizde çeşitli yerlerden fırlamış penguenleri gördük. Onlarla aynı sahilde yürümek ve aynı sulara girmek bir süre sonra kendiliğinden doğallaştı. Cape Town sizi şaşırttığı kadar kendi içine de hızla alan bir şehir. Sundukları, hayal ettiklerinizin tam karşılığı. Böyle olunca tüm doğal hayata, tüm güzelliklere saygı duymaya başlıyorsunuz. Etkiliyor ve etkileniyorsunuz.

Gitmek zorunda kalmasak, Bulut’u bu sahilden ayıramayacaktık. Bir süre sonra ıslak mayosuyla durması, mevsim itibariyle ve güneşin etkisinin azalmasıyla tedirgin ediyor. İşte buraya yazın gitmekle kışın gitmenin farkı. Parmak arası terliklerimizi çantamıza koyup, ayakkabılarımızı giyerek yola devam etmek, yine bu şehre özgü bir şey olsa gerek.

Table Mountain

Hadi yavaş yavaş şehrin merkezine yaklaşalım. Kırsalda yeterince vakit geçirdik. Masa Dağı, Cape Town’ın en ikonik simgesi. Bu şehre gelip, buraya çıkmamış kimse, Cape Town’u gördüm demesin. Öyle ki, tepesinde öyle bir şehir manzarası varki…
Bildiğimiz dağlara benzemiyor tabi, üzeri masa gibi dümdüz olduğu için bu ismi almış. Yukarı tırrmanarak da çıkabileceğiniz gibi (ki bu ciddi bir kondisyon ve beceri istiyor) teleferikle de çıkmak mümkün. Zaten çılgın değilseniz genelde tercih edilen yöntem bu. Teleferiği kullanım ücreti var. Biz 2023’de 2 yetişkin ve 1 çocuk için toplamdan 850R ücret ödemiştik. Pahalı bence. Ama tırmanamayacağımıza göre bu para değerini bir anda kaybediyor.

Teleferik yuvarlak ve kendi etrafında döner bir yapıda olduğundan, durduğunuz kenarın bir önemi yok. (Kenarda durun yeter) Yukarı çıkarken ilginç bir manzara da sizi bekliyor. Tabii ki Masa Dağı’nın tepesindeki manzara tarif edilemez. Bir tarafta Nelson Mandela’nın 18 yıl hapis yattığı hapishanenin bulunduğu Robben Adası görülüyor. İlk geldiğimde bundan da çok etkilenmiştim. Bu kez, hareketli ve tırmanmaya bayılan bir çocukla dağın tepesine çıktığımız için, böyle düşünce ve hayallere fırsat kalmıyor. :)) Burası çeşitli kayalar ve bitki örtüsüyle süslü bir oyun alanı gibi. Kuşlar ve farklı cinste arılar var. Bir de uçurumun kenarında tembelce yürüyen bir tür hayvan, ismini asla bilemeyeceğim. :)) Çocukla güvenli bir yer ama kesinlikle gözünüzün önünden ayırmayacağınız şekilde güvenli. Yani arada bir ensesinden tutarak yürümek gerektiği türden. Fotoğraflar, tehlike anlamında yanıltıcı. :))

Oranjezicht City Farm Market

Eğer seyahatiniz cumartesi ve pazar gününe denk geliyorsa, kaçmaması gereken aktivitemiz budur. V&A Waterfront’ta organik ürünler, sağlıklı yiyecekler ve zanaatkarların ürünlerini bulabileceğiniz bir haftasonunu pazarı burası. Ekmekler, peynirler, kuruyemişler, et ve deniz ürünleri, mevsimlik meyve ve sebzeler bulabileceğiniz gibi, sürdürülebilir kaynaklı kıyafetler, cilt bakım ürünleri, ev bitkileri ve seramikleri de görebilirsiniz. Kendi alışveriş çantanızı getirmeniz ve boş bir karınla gelmeniz önerilir.
Gelecekseniz Vadas Fırın‘ın tezgahına uğrayıp kahvaltı için güzel bir ekşi maya almayı unutmayın. Ve Sisters on Adderly‘den biraz çiçek de alabilirsiniz. Öyle ki buradaki buketlerin fotoğrafını çekmeden pazardan ayrılmak güç.

Cumartesi: 8:15-14:00
Pazar: 09:00-14:00 arası açık

Ve buralara gelmişken; biraz alışveriş yapmak için Victoria Wharf Shopping Center, iyi kahve için Truth Coffee, kahvaltı için Jason’s Bakery ve sokak sanatlarına ilgi duyorsanız Woodstock Street Art‘a uğramalısınız. Su altı dünyasına ilgi duyan çocuklar ve yetişkinler için Two Ocean Aquarium adında bir akvaryum da var. Girmek istemezseniz, hemen önündeki iskelede fokların güneşlendiğini bir bölüm var. Burnunuzu kapatın, fokların birbirleriyle oynayışlarını izleyin.
Belki renkli Bo Kaap Evleri‘nin önünde turistik bir fotoğraf yaratabilirsiniz.
İşte merkez bölgede yapabilecekleriz böyle. Diğer alternatifler için Cape Town’da Bir Hafta yazısını okuyabilirsiniz.

Son olarak Stellenbosch Bölgesinde çocuklarla çok keyif alacağınız bir Zürafa Evi var. Buradaki Deli’den kahvenizi alabilir ve Zürafaları besleyebilirsiniz.
Giraffe House; her gun 9:00 – 17:00 arasında açık.

İDEAL AİRBNB EVİ BULMA

Artık eğer istersek İskoçya’da ortaçağdan kalma bir kalede veya Yağmur ormanlarındaki bir ağaç evde kalabiliriz. Hemde çoğu kez otel fiyatlarından daha uygun fiyatlara. Airbnb kısaca, dünya’nın dört bir yanından insanların evlerini kiraya verdiği bir internet uygulaması olarak tarif edilir. Yüksek otel fiyatlarına alternatif olarak düşünülebilir. Asıl güzel yanı, yörenin insanlarıyla bir şeyler paylaşmak veya gittiğiniz ülkeyi daha yakın tanıyabilme imkanı olarak gösterilebilir. 3 çeşit seçeneği mevcut. Evin tamamı, özel oda veya paylaşımlı oda seçeneklerinden birini filtreleyerek dilediğiniz bölgede, dilediğiniz tarihler için arama yapabilirsiniz. Seçiminize göre uygun olan evler listelenecek ve birkaç kayıt işleminden sonra kiralama işlemi gerçekleşecektir. Dilerseniz siz de evinizi bu sistem aracılığıyla kiraya verebilirsiniz.

Şimdi aklınızdan geçen sorulara gelirsek, şöyle cevaplayalım. Sistem kayıt esnasında kimlik ve fotoğraf doğrulama yaparak güvenlik ve doğruluk amacı güdüyor. Email adresiniz, pasaport veya kimlik fotoğrafınız, o an çekeceğiniz bir selfie ve kredi kartı bilgileriniz isteniyor. Ev sahipleri sadece bu sistem üzerinden evini kiralayan kişiler tarafından oylanıyor. Aynı zamanda ev ile ilgili yorum bırakılıyor. Tüm dünya, lokal deneyimlerini arttırmak ve daha sıcak bir ortamda kalabilmek için artık airbnb evlerini tercih ediyor. Henüz denemediyseniz, dikkat etmeniz gereken birkaç ipucu var. 

  • Uygulamayı indirin.

Airbnb ‘yi telefon uygulaması olarak kullandığınızda ev bakmak bir alışkanlığa dönüşebilir. Evin fotoğrafları, yorumları, konumuna bakmak çok kolay. Aynı zamanda hangi tarihlerde müsait olduğuna bakabileceğiniz Uygunluk Durumu Takvimi ‘de var. 

  • Gideceğiniz şehri iyi araştırın.

Şehrin merkezini ve gezilip görülmesi gereken yerleri bilmeniz işinizi kolaylaştıracak. Ev ararken şehir merkezine yakın olan bölgenin ismini yazıp aratabilirsiniz. Fiyatlar merkezde biraz daha pahalı olabilir. Ama özellikle geç saatlerde ulaşımın zor olabileceği yerlerde bir miktar daha fazla ödeyerek merkezde kalmak çok daha iyidir. Her şekilde otele ödediğiniz para daha fazla olacaktır. Aynı zamanda haritasından evin konumuna bakarak da işinizi kolaylaştırabilirsiniz.

  • Evin özelliklerini okuyun.

Her evin sunduğu avantajlar farklıdır. Havaalanına veya şehir merkezine yakınlığı, çift kişilik yada ayrı tek kişilik yatak bulundurması gibi. Yada evin tamamı veya özel oda olması, mutfak-salon ortak alan kullanımı, hayvan kabul edip etmeme, en fazla kaç misafir ağırlanabileceği vs. Aynı zamanda kiralamak istediğiniz evin iptal politikası vardır. Özellikle önceden yapılmış rezervasyonlarda cayma hakkının sıkılığını biliyor olmak önemlidir. Bazısı giriş tarihinden 7 gün önce yapılan iptallerden hiçbir ücret almazken bazısı ücretin sadece yarısını geri veriyor. En katı olanlarda ise iptal şansınız yok. İyi planlayın.

  • Yorumları okuyun.

Çok kiralanan airbnb evlerinin yorumları da çoktur. Tercih nedeni olmasının avantajları vardır. Ya bölgedeki diğer evlere göre daha ucuzdur, ya ulaşım istasyonlarına yakındır, ya çok temiz ve konforludur. Bu yüzden mümkünse yorumların tamamını okuyun. Evin artıları veya eksilerini bu yorumlardan direk öğrenebilirsiniz.

  • Ev Kurallarını okuyun.

Sigara içmek yasak olabilir. Gece 10’dan sonra gürültü yapmak da. Belki ayakkabılarınızı koridorda çıkarmanızı isteyebilirler. Zor durumda kalmamak için kuralları okumakta fayda var.

  • Pazarlık yapın.

30 gün sürecek konaklamalarda indirim isteyin. Bazı evlerin fiyat Ek Fiyat başlıklı kısımlarında haftalık, aylık indirimleri yazar. Bunlara dikkat edin.

  • Posta kutunuzu kontrol edin.

Kiralama işleminden sonra ev sahibiniz sizi tanımak isteyebilir. Aynı zamanda size şehrin özel noktaları ile ilgili öneri de paylaşabilir. Bunları kaçırmayın. Son dakika iptallerini onlar da yapabilir. Böyle bir durumda paranız iade edilir veya başka bir ev kiralamanız için aktarım yapılabilir. İnsanlık hali sonuçta, değil mi?

 

 

BULUTLARIN ÜLKESİ, GİTO

Geceleri uyurken koyun saymak gibi birşey bu… Yayladaki inekleri saymak. Sabah gün doğumuyla uyanır, evin tahta verendasını fazla ses etmeden geçer kırlara çıkarsın. Eğer şanslıysan, gökyüzü mavi, güneş ısıtıyordur. Şöyle bir gerinip karşı dağları seyredebileceğin uygun bir düzlük ararsın kendine. Uykudan halen açılmamış gözlerin güneşe alışmaya çalışır. Derken aşağı evden teyze inekleriyle beraber çıkar. Peşi sıra ilerleyen hayvanlar en taze ota yürürler. Teyze de peşlerinde. Mesela bu teyzenin on tane ineği var. 5’i siyah 5’i kahverengi. Başını az uzaklara kaldırınca yemyeşil çayırda otlayan komşu inekleri de görür saymaya başlarsın istemsiz. Burada böyle. İnekler sayılır, sayarak ayılır insan sabahları. Kuşların ise en güzel ötüşleri yine günün bu saatlerinde olur. Onlar birbirlerine günaydın şarkısı söyleyip ötüşürken, inekler taze ot peşinde gezinip çanlarını oynatır. Duyup duyabildiğin tek ses bunlar olur sabah yaylada. Uzunca bir vakit izlersin, sonra soldan bulut bulut beyazlar gelmeye başlar. Eee burası Gito, yani ”Bulutların Ülkesi.” Gelecekler tabii…

Gito Yaylası, KaradenizIMG_9406-vert_MG_0325-vert

Nerede kalınır? Gito Yaylası’na geliyorsanız kalacak tek bir yeriniz var demektir. KOÇİRA… Sahipleri Serhan ve Tugay abi evlerinin kapılarını doğa sever,türkü dinler misafirlere açmışlar. Bir de Koçira’nın delileri varki dillere destan  🙂 Biz geldiğimizde Serhan abi evde değildi ama Tugay-İbrahim-Sinan abi kalbimizde yer etti.

Evin patronlarından Tugay abi; çok cool, dolu dolu bir adam. Entellektüel yanı Karadenizli kimliğine karışmış, harmanlanmış  harika bir kişilik ortaya çıkmış. Elinde her daim bir kitap görebilirsiniz. Yemekler Tugay abiden, bir de nefis çorba yapıyor, yanına da ekmek pişiriyor ki sorma. 6 ay yaylada kalarak insanlara yardım ediyor. Yardım derken; insanların sıfırlamaları konusunda 😉 Çünkü buraya çıkınca herşeyi bir kenara bırakıyor insan.

Uzun saçlı komik adam İbrahim Abi; dünya adamı,yaşamaya gelmiş. İlk görüşte sert. Ama bize sökmez,bizde Artvinliyiz :))) Kaldığımız süre boyunca esprileriyle karnımızı ağrıttı. Konuşmamız sırasında şu şehir,bu köy diye konuşurken heryerden hikayeler anlattı. Görmediği yer kalmamış sanki. Yaşının iki katı yaşamış gibi. Kızdırmayın, alırsınız ağzınızın payını :)) Koçiranın delilerini denge tutan son mohikan, İbrahim abimiz iyiki seni tanıdık 🙂

Vee Sinan Abi.. Yurdum insanı. Uzaydan gelmiş gibi herkes için bir şeyler yapmaya çalışan bir bestekar. Öyle iyiki, doğa için, memleketi için, insan için yaptıkları bir kitap olur yazılır da yazılır. Aşık ve üretken. Konuştukça deşilen, deşildikçe derinleşen ve büyüyen bir adam. Hani Kyoto’daki huzurlu ejderha tapınağındaki 14 kayadan 15’inci kayayı görmeye çalışan insanlar vardı ya, Sinan abi orada olsa o kayayı görürdü işte. Öyle bir hissi güce sahip. Senede 2 defa Kürk Mantolu Madonnayı okumayı adet etmiş ve birbirinden dinlenesi besteleri yazan bu adam, HES için 40 gün yürüdüğünü anlatıyor. Hikayeleri büyük, kendisinden dinlemeli.

İsimlerimizi soruyor Sinem ile benim. Sonra diyor ki; ”çok şehirli isimleriniz varmış”… Demesinden belli ki özünü seven, değişmememiz gerektiğine inanan ve toprağını koruyan bir avuç insandan biri. Yaptığı bestelerde aşk yoktu,olmamalıydı. Sevdaluk olmalı, sevdaluk olmayan aşklara karşıydı. Ben diyordu, kabul edemiyorum. Tugay abi, pozitif değişimden yanaydı, gelişmeliydi herkes. Ama o ”beni anlamıyorlar” deyip susuyordu. Gençler neden türkü söylemiyor? diyordu. Türkü öğrenin çocuklar.. türküler bizim özümüz..

Gito yaylasıIMG_9323-vert

Akşam nefis yemeğimizden sonra İbrahim Abi ve Sinan abi türküler söylediler bize, sazlar çalındı.. Laz, Rumeli, heryerden.. ”Çocuklar türküleri sevin” diyen Sinan abi, ”bizde bu yola jazz la başladık ama biz ettik siz etmeyin” diyordu gülümseyerek. Bildiklerimize eşlik ettik, bilmediklerimize şaştık kaldık. Öyle içten sözler, öyle duygu dolu melodilerle birleşmiş. Meğer yaratıcıları Sinan abi ve Koçira Korusu imiş. Her yıl İstanbul ve Ankara’da belirli bir yerde konser yapıyorlarmış. Birbirimize söz verdik, ilki nerede olacaksa gidip tekrar dinlemek için.

IMG_9256-vert

Sabah evin köpeği Garip ile yürüyüşe çıktık. Bizi korumak için önümüzden yürüyor, kendini sevdirmek için tüm sempatikliğini kullanıyordu. Bu Garip’in garip bir huyu daha var, yürüyüşe çıkardığı insanlar tehlikeli işlere giriştiklerinde avaz avaz havlayıp oradan oraya koşturması. Size bir şey olacak diye bu derece korkan bir anneniz bir de bu Garip işte 🙂

Öğleden sonra da Sinan abimizle dağları dolaştık biraz. Orman gülleri arasından manzaralar seyrettik. Kayaların üzerindeki bir tutam yosunun üstünde açan çiçeklere hayran kaldık. Dağdan akan suyu içtik, yeşil düzlüklerde soluklandık. Bolca yaşamaktan konuştuk, yaşamın ta içinden, şiirlerden, ozanlardan bahsettik..

IMG_9538-vert

18/06/2016 tarihindeki notlarımdan alıntı;

Dumanın arasında 2050 metre yükseklikteyiz. Artık ağaç kalmadı. İneklerin çan seslerini burada, sobanın başında oturduğum sıcacık taburemden duyuyorum. Fonda bir Karadeniz türküsü var. 15 dakika sonra yemek hazır olacakmış. Kokular mis gibi. Pişen yemekler sıcak kalsın diye sobanın üzerine konulmuş,hala kaynıyor. Yedek odunlar sobanın altına sıralanmış. Ali uyuyakaldı,her zamanki gibi 🙂 Sinem; gözlerime inanamadığım şekilde kitaba dalmış, okuyor. O da kendine şaşırmış ama içgüdüsel istemiş buraya gelince, öyle diyor 🙂 Gökay; başta kitap okuyordu, belliki kitap sıkıcı. Şimdi sadece düşünüyor ”evin arkasına kesinlikle bir bez germeli evet,Sinem’de üstüne kocaman bir resim yapmalı” 🙂 Odada bizden başka 4 kişi daha var. 3’ü uzanmış yemek saatini bekliyor. Asında bende uzanmak istiyorum ama hakkımı yemek sonrasındaki rehavetimde kullanacağım. Sonra mis gibi tavşan kanı bir çay. En sevdiğim. Hele burada, bu gökyüzüne en yakın yerde.. Herşey daha güzel, daha samimi ve sıcak. İneği, köpeği, insanı, bulutu, bacası, çayı, çorbası.

20160619_104948-vertIMG_9501-vert

”Dönmek için gitmek gerekir.” dedi İbrahim abi, çok doğru. O yüzden bizde gitmek zorunda kaldık Gito’dan. Tekrar gelmek üzere. Ayrılırken arabanın yanına geldi üçüde. Sinan abi bizi unutmayın sakın çocuklar diyordu. İbrahim abide Tugay abide sarıldı bize, ”yine görüşeceğiz elbette” diye. Buradan ayrılmak zor oldu. Bulutların yaylası,başında bulutun eksik olmadığı tepe. Koçira Delileri olmadan tadı olmayacak Gito. Hepsini iyiki tanımışız, sevmişiz.

Son olarak; sevgili İbrahim abimin sözleri ile…

– ha bu bulutlari siza yorgan edeceğum..

IMG_9485

 

Fotoğraflar: Sinem Güneş Sedef – Gökay Sedef

                         Yiğit Ali Tüzün – Tuğçe Tüzün

 

Video için tıklayın. – Sabah sallanması 🙂

KARADENIZ – POKUT

Karadeniz de kalacağımız evin ismi Plato’da Mola. Pokut yaylasındaki bu evde , 2048 metrede ladin ağaçlarından gelen kuş sesleriyle uyanırsın. Kaçkarların sihirli görünümünü bazen bir sis gizler,böylece sen biraz sana izin vermesini beklersin,sis dağılıp görüntü netleştimi eline bir bardak sıcak çay alır sandalyeni sonsuzluğun en ucuna kadar çeker sessizliği seyredersin. Okuduğun kitabın kelimeleri ara sıra yaylada özgürce otlayan ineklerin çan seslerine karışır. Komşu yaylanın ineğini yan tarafta otlarken görürsün,birde yaramazlık edip bostana girmişse vay haline.

 

Karadeniz - Pokut

Plato’da Mola, Bambaşka Değerler Sunar Size

Ben burada tüm hayvanların (ineklerde dahil) değerli olduğunu düşünen insanlarla tanıştım. Hayvanlarının bakımını herşeyden öncelikli tutan, onların karakterlerini iyi tanıyıp ona göre yaşamalarına izin veren insanlar. Şehirdeki insanlardan kat be kat farkındalıklı ve kat be kat şanslı insanlar. Şanslı diyorum; çünkü, buraya gelip burada birkaç gün geçirirseniz her gün şehirde yediğiniz yoğurdun aslında yoğurt olmadığını, peynirin kokusunun aynı olmadığını,o enfes dağ meyvelerinden yapılmış reçelinizin altına konduracağınız mis kokulu kaymağın lezzetini tarif etmekte zorlanacağınızı size söyleyebilirim. Hele ki o tazecik ev ekmeğini yeni pişmiş muhlamaya batırıp yemek… 

Plato'da Molabirleş6

Bunların hepsini ve daha fazlasını bizlere hazırlayan bizi yedirip içiren Zeyne Teyze,dünyanın farklı yerlerinden gelen gurmelerin ağızlarını bayram ettiriyor. Bu yaklaşık 200 yıllık ahşap evde bizi misafir eden bu ailenin her üyesi çok çalışkan ve çok sevgi dolu.

Bizi öyle güzel misafir ettilerki, buradan ayrılırken sanki evimizden ailemizden ayrılıyor gibi üzüldük.

arkadn

Biraz daha başa dönecek olursak;

Yurtdışı planlarınızda İsviçre- Alpler gibi seçenekler var ise hiç okadar yorulmayın derim. Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı Yaylalar ömrümüze ömür katmak için bizi bekliyormuş meğerse.Yol güzergahı; İst-Tzx uçuşu, sonra Havas ile Rize, Ardeşen, oradan da anlaştığımız bir taksi ile Çamlıhemşin’den geçerek yukarıya Pokut’a tırmanmak.
Tırmanmak diyorum çünkü 4×4 araçlar haricinde hiçbir otomobil öylesi bozuk bir toprak yolda Kaçkarları tırmanamaz.
Yeşil Yol diye tutturup, yemyeşil ormanların arasına koca koca asfalt yapmak isteyen, yaylaları birleştirip, parsel parsel Araplara açmayı hedefleyen devletimize inat bu bozuk, çukurlaşmış zorlukla çıkılan yolu çok sevdik biz.
Keşke bu amcalar bu minik yayla yollarını düzeltseler de bu güzellikleri görebilen insanlar daha çok olsa. Hem zor hem de pahalı olan bu  13-14 km toprak yol, Çinçiva Köyü’nden sonra başlıyor.Yukarı çıktıkça derinlik artıyor, her virajda bulutlara daha çok yaklaşıyorsun. Bazen bulutların arasında kalıyor, bazende bulutların üzerine çıkıyoruz. Nasıl güzel bir his anlatamam. En tepeye, yani Pokut’a ulaştığımızda bilgisayarımızdaki arka plan fotoğrafı bize el sallıyor.

yanlı

Plato’da Mola’nın hem Pokutta hemde Ortan köyünde evleri var. Pokut’u haziran – ekim arası açık tutuyorlar. Ortan ise yılın her ayı açık kalıyor. Eğer Ortan’daki evde misafir olacaksanız, köyün sonundaki eve ulaşım sadece patika ile olduğu için yanınıza taşıyamayacağınız büyük çantalar almayın.

Eğer araba kiralarsanız Zil kale, civar yaylalar ve şelaleleri gezip, ormanların içinde trekking yapabilirsiniz.

dörtlü

yanlı6

 

 

altlı

Hayatımız boyunca hep bir şeyler için mücadele etmenin, çalışmanın, şehrin trafiğinden, havasından şikayet etmenin stresini yaşayıp, evimizde ayaklarımızı uzatıp mail okumayı veya televizyondaki kara haberleri dinlemeyi ‘dinlenmek’ sandığımız şehir hayatı bizi yorgunluğa, daha çok çalışmaya ve daha fazla mücadeleye etmeye alıştırmış olabilir.
Ve biz yavaş yemenin, yavaş yaşamın, yavaş tüketimin farkına bile varmadan bu dünyadan ayrılmış olabiliriz.

son altlı

 

pokt19

Video için tıklayınız 🙂

Fotoğraflar : Yiğit Ali Tüzün  –  Tuğçe Tüzün

HOTEL AVISTA HIDEAWAY

Phuket’te Patong Beach’e 10 dakika uzaklıkta tepede bir yere kurulmuş Avista Hideaway.  Muhteşem bir manzarası var. Yeşil ve mavinin birbirine karıştığı manzaralı, üç güzel sonsuzluk havuzlu, yeşillikler içindeki otel tepedeki engebeli konumu yüzünden çokça merdiven çıkmayı gerektiren yorucu sayılabilecek bir otel. İlk karşılamada resepsiyonda bize verilen güzel meyve suları ile manzaraya bakarken sıcak havanın dayanılmaz bunaltıcılığına biraz ara verdik. Resepsiyonist kızın otel içi haritasını elimize tutuşturması, en yakın havuza gidilecek yolu kalemle çizerek anlatmasındaki nedeni henüz kavrayamamıştık. Ta ki ertesi gün kahvaltı yapmak için çıkıp,bir daha geri gelememize kadar. Şaka yapıyorum. Sadece yarım saat kahvaltı salonunu aradık. Ve bu arama sırasında bir önceki gün arayıp bulamadığımız sonsuzluk havuzunu keşfettik. Bu havuzu aynı gün tekrar aradığımızda bulamadık. Çünkü Otel gerçekten bir labirent gibiydi. Kahvaltı salonuna giden kısa yolu otelden ayrılacağımız gün keşfettik :))

Yorucu olsa da, bahçe severlerin çok hoşlanacağı,kocaman tropik bitkiler arasında dolaşabileceğiniz,iyi dekor edilmiş,  keyifli, yorucu ama iyi manzaralı,5 yıldızı hakeden bir otel.

otel3otel4

otel phkt17

phkt9
potel

otel5 otel6

Otel : Avista Hideaway Resort & Spa

Adres: 39/9 Patong, ถนนหมื่นเงิน Phuket, Kathu, ภูเก็ต 83150, Tayland