Fethiye’nin ilçelerinden biri Kayaköy. Eskiden içinde yaşayan mutlu insanları olsa da uzun yıllar önce terkedilmiş. Terkedilme sebebi aslında çok üzücü. Burası günümüzde bir sit alanı, korumaya alınmış ama hiçbir düzenleme bakım da yapılmamış. Devlet sadece köy girişine bir kulübe koymuş ve kişi başı ücret almaya başlamış. Görevliye verdiğimiz bu giriş ücretiyle buraya nasıl katkı yapıldığını sorduğumuzdaysa şimdiye kadar herhangi bir şey yapılmadı cevabıyla hayal kırıklığına ilk girişi yapıyoruz.
Kayaköy’ün geçmişi beş bin yıla kadar uzanıyor. Evlerde rum mimarisi göze çarpıyor. Büyük bir yamaca dizilmiş taş binaların her birinde kendi ekmek fırını ve sarnıcı var. Evler birbiriyle dip dibe ama hiçbiri diğerinin manzarasını engellemiyor. Hepsi güneşi görecek şekilde dizilmiş. Yüzleri güneşe bakan ay çiçekleri gibi. Kapladığı alan azımsanmayacak kadar büyük. Yaklaşık 3500 ev, okul, şapel, hastene, 2 tane de kilisesi var. İlgimi çeken; kiliselerin hiçbirinin çatısına bir şey olmamış. Sapasağlam duruyor.
Kayaköy ‘ün Hikayesi Nedir?
Kayaköy bir mübadele eseri. Kurtuluş savaşından hemen sonra Yunan ve Türk hükümetleri aralarında anlaşma yapmış. Batı Trakya’da bulunan Türkleri buraya, burada yaşayan Rumları ise Batı Trakya’ya yerleştirilmiş. Burada yaşayan rumlar geçimlerini zanaatla ve bağcılıkla sağlarken türkler tarımla uğraşıyorlarmış. Yerleştirilmeden sonra türkler böyle engebeli bir arazide tarım yapamamış. Zaten yerlerinden yurtlarından olan halk bu duruma bir yıl katlandıktan sonra evlerini terkedip daha düzlük arazilere Manisa ve civarlarına yerleşmiş. Rumlar ve Türkler tarafından terkedilen köy zamanla fiziksel şartlara dayanamayıp yıkık dökük bir hal almış. Bu yüzden çoğu kimse buraya hayalet köy diyor.
Öyle sessiz ki içinde gezerken kendi sesinizden utanıyorsunuz. Pencere ve kapısıyla görebileceğiniz sağlamlıkta tek bir ev kalmış, kilisenin yanında. İçinde yaşayanların iki fotoğrafı da var. Pencereler ve kapıların açılıp kapanma sistemi oldukça ilkel. Ama yaptıkları ahşap yük dolapları çok zarif ve güzel. Ziyaterçisi halen çok az. Böylesi özel bir yerin daha iyi tanıtılması ve düzenlenmesi gerekli. Hatta bana kalsa, belli koşullarla restorasyon çalışmaları yapıp, bölge halkına verilerek yaşanacak bir köye bile dönüştürülebilir. Yaşayan ve hatıraları çok olan, güne bakan evler artık hayalet olmaktan arınır.
Kayaköy, Göcek ve Ula’yı içine alan gezinin videosu youtube sayfasında var. Türk-Yunan Dostluk Derneğinin, ”Barış ve Dostluk Köyü” olarak ilan ettiği yer Türkiye’de mutlaka görülmesi gerekenler listesinde.
Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün – Yiğit Ali Tüzün