Karadeniz de kalacağımız evin ismi Plato’da Mola. Pokut yaylasındaki bu evde , 2048 metrede ladin ağaçlarından gelen kuş sesleriyle uyanırsın. Kaçkarların sihirli görünümünü bazen bir sis gizler,böylece sen biraz sana izin vermesini beklersin,sis dağılıp görüntü netleştimi eline bir bardak sıcak çay alır sandalyeni sonsuzluğun en ucuna kadar çeker sessizliği seyredersin. Okuduğun kitabın kelimeleri ara sıra yaylada özgürce otlayan ineklerin çan seslerine karışır. Komşu yaylanın ineğini yan tarafta otlarken görürsün,birde yaramazlık edip bostana girmişse vay haline.
Plato’da Mola, Bambaşka Değerler Sunar Size
Ben burada tüm hayvanların (ineklerde dahil) değerli olduğunu düşünen insanlarla tanıştım. Hayvanlarının bakımını herşeyden öncelikli tutan, onların karakterlerini iyi tanıyıp ona göre yaşamalarına izin veren insanlar. Şehirdeki insanlardan kat be kat farkındalıklı ve kat be kat şanslı insanlar. Şanslı diyorum; çünkü, buraya gelip burada birkaç gün geçirirseniz her gün şehirde yediğiniz yoğurdun aslında yoğurt olmadığını, peynirin kokusunun aynı olmadığını,o enfes dağ meyvelerinden yapılmış reçelinizin altına konduracağınız mis kokulu kaymağın lezzetini tarif etmekte zorlanacağınızı size söyleyebilirim. Hele ki o tazecik ev ekmeğini yeni pişmiş muhlamaya batırıp yemek…
Bunların hepsini ve daha fazlasını bizlere hazırlayan bizi yedirip içiren Zeyne Teyze,dünyanın farklı yerlerinden gelen gurmelerin ağızlarını bayram ettiriyor. Bu yaklaşık 200 yıllık ahşap evde bizi misafir eden bu ailenin her üyesi çok çalışkan ve çok sevgi dolu.
Bizi öyle güzel misafir ettilerki, buradan ayrılırken sanki evimizden ailemizden ayrılıyor gibi üzüldük.
Biraz daha başa dönecek olursak;
Yurtdışı planlarınızda İsviçre- Alpler gibi seçenekler var ise hiç okadar yorulmayın derim. Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı Yaylalar ömrümüze ömür katmak için bizi bekliyormuş meğerse.Yol güzergahı; İst-Tzx uçuşu, sonra Havas ile Rize, Ardeşen, oradan da anlaştığımız bir taksi ile Çamlıhemşin’den geçerek yukarıya Pokut’a tırmanmak.
Tırmanmak diyorum çünkü 4×4 araçlar haricinde hiçbir otomobil öylesi bozuk bir toprak yolda Kaçkarları tırmanamaz.
Yeşil Yol diye tutturup, yemyeşil ormanların arasına koca koca asfalt yapmak isteyen, yaylaları birleştirip, parsel parsel Araplara açmayı hedefleyen devletimize inat bu bozuk, çukurlaşmış zorlukla çıkılan yolu çok sevdik biz.
Keşke bu amcalar bu minik yayla yollarını düzeltseler de bu güzellikleri görebilen insanlar daha çok olsa. Hem zor hem de pahalı olan bu 13-14 km toprak yol, Çinçiva Köyü’nden sonra başlıyor.Yukarı çıktıkça derinlik artıyor, her virajda bulutlara daha çok yaklaşıyorsun. Bazen bulutların arasında kalıyor, bazende bulutların üzerine çıkıyoruz. Nasıl güzel bir his anlatamam. En tepeye, yani Pokut’a ulaştığımızda bilgisayarımızdaki arka plan fotoğrafı bize el sallıyor.
Plato’da Mola’nın hem Pokutta hemde Ortan köyünde evleri var. Pokut’u haziran – ekim arası açık tutuyorlar. Ortan ise yılın her ayı açık kalıyor. Eğer Ortan’daki evde misafir olacaksanız, köyün sonundaki eve ulaşım sadece patika ile olduğu için yanınıza taşıyamayacağınız büyük çantalar almayın.
Eğer araba kiralarsanız Zil kale, civar yaylalar ve şelaleleri gezip, ormanların içinde trekking yapabilirsiniz.
Hayatımız boyunca hep bir şeyler için mücadele etmenin, çalışmanın, şehrin trafiğinden, havasından şikayet etmenin stresini yaşayıp, evimizde ayaklarımızı uzatıp mail okumayı veya televizyondaki kara haberleri dinlemeyi ‘dinlenmek’ sandığımız şehir hayatı bizi yorgunluğa, daha çok çalışmaya ve daha fazla mücadeleye etmeye alıştırmış olabilir.
Ve biz yavaş yemenin, yavaş yaşamın, yavaş tüketimin farkına bile varmadan bu dünyadan ayrılmış olabiliriz.
Fotoğraflar : Yiğit Ali Tüzün – Tuğçe Tüzün
Harika bir yazı olmuş 🙂
Hem keyifle okudum, hem bilgi sahibi oldum ama en önemlisi de gitmek icin can attım… Elinize, gözünüze, gönlünüze sağlık….
Çok teşekkür ederim 🙂 Yakın zamanda bir Karadeniz gezisi daha var. Hem yaşamak, hem de yazmak için sabırsızlanıyorum 🙂
Sevgiler♥